miércoles, 24 de septiembre de 2008

Estilo Directo / Indirecto dolaylı anlatım




Bir kişinin söylediği bir sözün diğer bir kişi tarafından başkalarına nakledilmesine “dolaylı anlatım” denir.

Bir söz, konuşanın sözlerini aynen alıp “dedi” veya “diyor” sözcüklerini ekleyerek nakledilebilir.



Juan bana “Kapıyı kapat.” dedi.

Öğretmen bize “Ödevlerinizi yapın.” dedi.



Bu cümlelerde “Kapıyı kapat.” ve “Ödevlerinizi yapın.” sözleri, sözü ilk söyleyene aittir ve onların ağzından çıktığı gibi, hiç değişmemiş durmdadırlar.



Bir kişinin söylediği söz başkasına nakledilirken, nakleden kimsenin ifadesiyle birle- şerek ilk söyleniş şeklinden değişik bir hal alır.



Yukarıdaki cümleleri sözü nakledenin kendi ifadesiyle söylersek durum şöyle olur:



Juan bana kapıyı kapatmamı söyledi.

Öğretmen bize ödevlerimizi yapmamızı söyledi.



Görüldüğü gibi bu ifadelerde Juan’ın “Kapıyı kapat.” ve öğretmenin “Ödevlerinizi yapın.” sözleri ayrı olarak değil, sözü nakledenin ifadesiyle birleşmiş durumdadır.



Türkçede dolaylı anlatım konusunu bu şekilde gözden geçirdikten sonra şimdi İs- panyolcada bu çeşit konuşmanın nasıl yapıldığını görelim:



Juan me dice: “Estoy cansado.”

Juan bana şöyle diyor: “Yorgunum.”



Yukarıdaki cümlede Juan’ın sözü aynen tekrarlanmıştır. Bu sözü kendi ifademizle birleştirirsek “ Juan bana yorgun olduğunu söylüyor.” şeklinde bir ifade ortayaçıkar ki İspanyolcada bu cümle que yardımı ile kurulur:



Juan me dice: “Estoy cansado.”

Juan me dice que está cansado.

Juan bana yorgun olduğunu söylüyor.



Şimdi cümleyi nakleden kişinin, decir “söylemek” fiilini presente (şimdiki zaman), pretérito perfecto (yakın geçmiş zaman) ve futuro (gelecek zaman) zamanlarda naklemesi durumunda, konuşmada ilk sözü söyleyenin ifadesinin nasıl değiştiğini tablo içinde verelim:



ESTILO DIRECTO
ESTILO INDIRECTO

DICE / HA DICHO / DIRÁ:
DICE / HA DICHO / DIRÁ

“Soy español.”

“Estaba muy nervioso.”

“Llegué ayer por la noche.”

“Me he levantado muy tarde.”

“Nosotros habíamos ido al cine.”

“Voy a comer ahora.”

“Os ayudaré.”
que es español.

que estaba muy nervioso.

que llegó ayer por la noche.

que se ha levantado muy tarde.

que ellos han ido al cine.

que va a comer ahora.

que nos ayudará.




Cümleler:



“Estoy muy contento con mi trabajo.” İşimden çok memnunum.

Dice/ ha dicho / dirá que está muy İşinden çok memnun olduğunu
contento con su trabajo. söylüyor / söyledi / söyleyecek.



“Saldré de viaje mañana.” Yarın seyahate çıkacağım.

Dice/ ha dicho / dirá que saldrá de Yarın seyahate çıkacağını söylü-
viaje manana. yor / söyledi / söyleyecek.



“Hemos alquilado un piso frente al mar.” Denize karşı bir daire kiraladık.

Dice/ ha dicho / dirá que han alquilado Denize karşı bir daire kiraladıkla-
un piso frente al mar. rını söylüyor / söyledi / söyleyecek.





“En España hace mucho calor en İspanya’da yazın hava çok sıcak o-

verano, me baño todos los días.” lur ve her gün banyo yaparım.

Dice/ ha dicho / dirá que en España hace İspanya’da yazın havanın çok sı-mucho calor en verano y que se baña cak olduğunu ve her gün banyo
todos los días. yaptığını söylüyor / söyledi / söyle-
cek.



“No estábamos en casa cuando nos Bizi soyduklarında evde değildik.

robaron.”

Dice/ ha dicho / dirá que no estaban Onları soyduklarında evde olma-
en casa cuando les robaron. dıklarını söylüyor / söyledi / söyle- yecek.

“Cuando fui a verle, él ya se había ido.” Onu görmeye gittiğimde, o gitmişti bile.

Dice/ ha dicho / dirá que cuando fue a Onu görmeye gittiğinde onun git-
verle, él ya se había ido. miş olduğunu söylüyor / söyledi / söyleyecek.



“Esta semana ha nevado mucho.” Bu hafta çok kar yağdı.

Dice/ ha dicho / dirá que esta semana Bu hafta çok kar yağdığını
ha nevado mucho. söylüyor / söyledi / söyleyecek.



“Si mañana hace buen tiempo, iremos Yarın hava iyi olursa plaja gideriz.

a la playa.”

Dice/ ha dicho / dirá que si mañana hace Yarın hava iyi olursa plaja gidecek-
buen tiempo, irán a la playa. lerini söylüyor / söyledi / söyleye-

cek.



“Usted no debe fumar tanto.” Bu kadar sigara içmemelisiniz.

Dice/ ha dicho / dirá que no debo Bu kadar sigara içmememi söylü-
fumar tanto. yor / söyledi / söyleyecek.



“No podemos ir.” Gidemeyiz.

Dice/ ha dicho / dirá que no pueden ir. Gidemeyeceklerini söylüyor / söy- ledi / söyleyecek.


“Me duele la cabeza.” Başım ağrıyor.

Dice/ ha dicho / dirá que le duele la Başının ağrıdığını söylüyor / söy-
cabeza. ledi / söyleyecek.





Soru cümleleri ise şu şekilde nakledilir:



ESTILO DIRECTO
ESTILO INDIRECTO

“¿A qué hora empieza la película?”

“¿Está muy lejos la estación?”
Él pregunta que a qué hora

empieza la película.

Él pregunta si está muy lejos la




Cümleler:



Antonio me pregunta: “¿Cuándo empieza Antonio bana soruyor: “Film ne
la película?” zaman başlıyor?

Antonio me pregunta que cuándo empieza Antonio bana filmin ne zaman baş-
la película. ladığını soruyor.



“¿Dónde está la parada del autobús?” Otobüs durağı nerededir?

Él me pregunta que dónde está la parada O bana otobüs durağının nerede
del autobús. olduğunu soruyor.



“¿Ha llegado ya el tren?” Tren geldi mi?

Él me pregunta si ha llegado el tren. O bana trenin gelip gelmediğini soruyor.

“¿A qué hora saldréis mañana de Yarın saat kaçte geziye çıkacaksı-

excursión?” nız?

Él me pregunta que a qué hora saldremos O bana yarın saat kaçta geziye çı-
mañana de excursión. kacağımızı soruyor.



“¿Ha comprendido usted todo?” Her şeyi anladınız mı?

Él me pregunta si he comprendido todo. O bana her şeyi anlayıp anlamadı-

ğımı soruyor.



“¿Cuánto cuesta un billete para Barselona’ya bir bilet ne kadar?

Barcelona?”

Él me pregunta que cuánto cuesta un O bana Barselona’ya birbiletin ne

billete para Barcelona. kadar olduğunu soruyor.



“¿Me ha llamado alguien por teléfono?” Beni telefonla biri aradı mı?

Él me pregunta si le ha llamado alguien O bana onu telefonla arayanın olup

por teléfono. olmadığını sordu.





“¿Cuál es el camino más corto?” En kısa yol hangisidir?

Él me pregunta que cuál es el camino O bana en kısa yolun hangisi oldu-

más corto. ğunu sordu.



“¿Habéis oído el ruido?” Gürültüyü duydunuz mu?

Él nos pregunta si hemos oído el ruido. O bize gürültüyü duyup duymadığı-

mızı soruyor.



“¿De quién es este abrigo azul?” Bu mavi palto kimin?

Él me pregunta que de quién es este O bana bu mavi paltonun kimin ol-

abrigo azul. duğunu soruyor.



“¿Qué hora es?” Saat kaç?

Él me pregunta que qué hora es. O bana saatin kaç olduğunu soru-

yor.



Şimdi cümleyi nakleden kişinin, decir “söylemek” fiilini pretérito indefinido (-di’li geçmiş zaman), pretérito imperfecto (şimdiki zamanın hikayesi) ve pretérito pluscuamperfecto (-miş’li geçmişin hikayesi) zamanlarda naklemesi durumunda, konuşmada ilk sözü söyleyenin ifadesinin nasıl değiştiğini tablo içinde verelim:



ESTILO DIRECTO
ESTILO INDIRECTO

ÉL DIJO / DECÍA / HABÍA DICHO:
ÉL DIJO / DECÍA / HABÍA DICHO

“Soy español.”

“Yo estaba muy nervioso.”

“Llegué ayer por la noche.”

“Me he levantado muy tarde.”

“Nosotros habíamos ido al cine.”

“Voy a visitar a mi amigo.”

“Os ayudaré.”

“Habrá solucionado todo.”
que era español.

que estaba muy nervioso.

que había llegado ayer por la noche.

que se había levantado muy tarde.

que ellos habían ido al cine.

que iba a comer ahora.

que nos ayudaría.

que habría solucionado todo.




Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi, söylenen cümleyi nakleden kişi cümleye

dijo (söyledi), decía (söylüyordu) ya da había dicho (söylemişti) ile başlarsa

ilk söylenen cümle:



presente ise (şimdiki zaman), pretérito imperfecto (şimdiki zamanın hikayesi);

pretérito imperfecto ise (şimdiki zamanın hikayesi), pretérito imperfecto (şimdiki

zamanın hikayesi);

pretérito indefinido ise (-di’li geçmiş zaman), pretérito pluscuamperfecto (-miş’li

geçmişin hikayesi);

pretérito perfecto ise (yakın geçmiş zaman), pretérito pluscuamperfecto (-miş’li

geçmişin hikayesi);

futuro ise (gelecek zaman), condicional (şart) olarak değişir.



Cümleler:



“Tengo sed.” Susadım.

Carmen me dijo / decía / había dicho Carmen bana susadığını

que tenía sed. söyledi / söylüyordu / söylemişti.



“No puedo ayudaros.” Size yardım edemem.

Miguel me dijo / decía / había dicho Miguel bize yardım edemeyeceği-

que no podía ayudarnos. ni söyledi / söylüyordu / söylemişti.



“Lo siento mucho.” Çok üzgünüm.

Marta me dijo / decía / había dicho Marta bana çok üzgün olduğunu

que lo sentía mucho. söyledi / söylüyordu / söylemişti.



“No sé escribir.” Yazma bilmiyorum.

José me dijo / decía / había dicho José bana yazma bilmediğini söy-

que no sabía escribir. ledi / söylüyordu / söylemişti.



“No nos gusta esta lección.” Bu dersi sevmiyoruz.

Ellos me dijeron / decían / habían dicho Onlar bana bu dersi sevmedikleri-

que les gustaba esta lección. ni söylediler / söylüyorlardı / söyle- mişlerdi.



“No podemos salir esta noche.” Bu gece çıkamayız.

Ellos me dijeron / decían / habían dicho Onlar bana bu gece çıkamayacak-

que no podían salir esta noche. larını söylediler / söylüyorlardı / söylemişlerdi.



“No quiere ir de vacaciones.” Tatile gitmek istemiyorum.

Pedro me dijo / decía / había dicho Pedro bana tatile gitmek istemedi-

que no quería ir de vacaciones. ğini söyledi / söylüyordu / söyle- mişti.



“Estamos muy ocupados.” Çok meşgulüz.

Ellos me dijeron / decían / habían dicho Onlar bana çok meşgul olduklarını-

que estaban muy ocupados. söylediler / söylüyorlardı / söyle-

mişlerdi.



“Juegan muy mal al fútbol.” Çok kötü futbol oynuyorlar.

Antonio me dijo / decía / había dicho Antonio bana çok kötü futbol oyna-

que jugaban muy mal al fútbol. dıklarını söyledi / söylüyordu / söy-

lemişti.

“No he comprado mantequilla.” Tereyağı almadım.

Pedro me dijo / decía / había dicho Pedro bana tereyağı almadığını

que no había comprado mantequilla. söyledi / söylüyordu / söylemişti.



“Hemos perdido los cuadernos.” Defterleri kaybettik.

Ellos me dijeron / decían / habían dicho Onlar bana defterleri kaybettiklerini

que habían perdido los cuadernos. söylediler / söylüyorlardı / söyle-

mişlerdi.



“Me he olvidado de cerrar la ventana.” Pencereyi kapatmayı unuttum.

Ella me dijo / decía / había dicho O bana pencereyi kapatmayı

que se había olvidado de cerrar la ventana. unuttuğunu söyledi / söylüyordu / söylemişti.



“Te he escrito diez cartas.” Sana on tane mektup yazdım.

Luisa me dijo / decía / había dicho Luisa bana on tane mektup yaz-

que me había escrito diez cartas. dığını söyledi / söylüyordu / söyle-

mişti.



“Nos hemos levantado muy tarde.” Çok geç kalktık.

Ellos me dijeron / decían / habían dicho Onlar bana çok geç kalktıklarını

que se habían levantado muy tarde. söylediler / söylüyorlardı / söyle-

mişlerdi.



“He aprobado el examen.” Sınavı geçtim.

Juan me dijo / decía / había dicho Juan bana sınavı geçtiğini söyledi /

que había aprobado el examen. söylüyordu / söylemişti.



“Hemos estado en el parque.” Parktaydık.

Ellos me dijeron / decían / habían dicho Onlar bana parkta olduklarını söy-

que habían estado en el parque. lediler / söylüyorlardı / söylemişler-

di.



“Fui a China en 1965.” 1965’te Çin’e gittim.

Juan me dijo / decía / había dicho Juan bana 1965’te Çin’e gittiğini

que había ido a China en 1965. söyledi / söylüyordu / söylemişti.



“Estuvo en París en 1999.” 1999’da Paris’teydim.

Ella me dijo / decía / había dicho O bana 1999’da Paris’te olduğunu

que había estado en París en 1999. söyledi /söylüyordu / söylemişti.



“Compré un paraguas.” Bir şemsiye satın aldım.

Ella me dijo / decía / había dicho O bana bir şemsiye satın aldığını

que había comprado un paraguas. söyledi /söylüyordu / söylemişti.



“Vi esa película.” Şu filmi gördüm.

Él me dijo / decía / había dicho O bana şu filmi gördüğünü söyledi

que había visto esa película. /söylüyordu / söylemişti.

“Aprendí a esquiar en Suiza.” Kayak yapmayı İsviçre’de öğren-

dim.

Ella me dijo / decía / había dicho O bana kayak yapmayı İsviçre’de

que había aprendido a esquiar en Suiza. öğrendiğini söyledi /söylüyordu / söylemişti.



“Conocí a Carmen en junio de 1970.” Carmen’i 1970 haziranında tanı-

dım.

Ella me dijo / decía / había dicho O bana Carmen’i 1970 haziranında

que había conocido a Carmen en junio tanıdığını söyledi /söylüyordu /

de 1970. söylemişti.



“Tuvimos nuestro primer hijo en 1977.” İlk çocuğumuza 1977’de sahip olduk.

Ellos me dijeron / decían / habían dicho Onlar bana ilk çocuklarına 1977’de

que habían tenido su primer hijo en 1977. sahip olduklarını söylediler / söylü- yorlardı / söylemişlerdi.



“Me casé con ella en febrero de 2000.” Onunla 2000’in şubatında evlen-

dim.

Él me dijo / decía / había dicho que O bana onunla 2000’in şubatında

se había casado con ella en febrero evlendiğini söyledi / söylüyordu /

de 2000. söylemişti.



“Nos divorciamos en marzo de 1976.” 1976’nın martında boşandık.

Él me dijo / decía / había dicho que O bana 1976’nın martında boşan-

se habían divorciado en marzo de dıklarını söyledi / söylüyordu / söy-

1976. lemişti.



“Nos casaremos el año que viene.” Gelecek yıl evleneceğiz.

Él me dijo / decía / había dicho que O bana gelecek yıl evleneceklerini

se casarían el año que viene. söyledi / söylüyordu / söylemişti.



“Cuando era joven, hacía mucho Gençken çok spor yapardım.
deporte.”

Él me dijo / decía / había dicho que O bana gençken çok spor yaptığını

cuando era joven hacía mucho deporte. söyledi / söylüyordu / söylemişti.



“Hay mucha gente en la cola.” Sırada çok insan vardı.

Él me dijo / decía / había dicho que O bana sırada çok insan olduğunu

había mucha gente en la cola. söyledi / söylüyordu / söylemişti.



“No he podido llamaros por teléfono.” Size telefon edemedim.

Él nos dijo / decía / había dicho que O bize telefon edemediğini söyledi

no había podido llamarnos por teléfono. / söylüyordu / söylemişti.







“Ayer fui a ver a mis abuelos.” Dün büyükbabamları görmeye git- tim.

Él me dijo / decía / había dicho que O bana dün büyükbabalarını gör-

ayer había ido a ver a sus abuelos. meye gittiğini söyledi / söylüyordu / söylemişti.



“La semana próxima nos iremos de Gelecek hata tatile gideceğiz.

vacaciones.”

Miguel me dijo / decía / había dicho Miguel bana gelecek hafta tatile gi-

que la semana próxima se irían de deceklerini söyledi / söylüyordu /

vacaciones. söylemişti.



“Yo no sabía nada del asunto.” Olay hakkında hiçbir şey bilmiyor-

dum.

Julia me dijo / decía / había dicho que Julia bana olay hakkında hiçbir şey

no sabía nada del asunto. bilmediğini söyledi /söylüyordu / söylemişti.



“Hemos visto una película muy Çok ilginç bir film izledik

interesante.”

Juan me dijo / decía / había dicho que Juan bana çok ilginç bir film izle-

habían visto una película muy interesante. diklerini söyledi /söylüyordu / söy- lemişti.

“Os escribiré pronto.” Size hemen yazacağım.

Pedro nos dijo / decía / había dicho que Pedro bize hemen yazacağını söy-

nos escribiría pronto. ledi /söylüyordu / söylemişti.



“Voy a dormir mucho.” Çok uyuyacağım.

Felipe me dijo / decía / había dicho que Felipe bana çok uyuyyacağını söy-

iba a dormir mucho. ledi /söylüyordu / söylemişti.





Soru cümleleri ise şu şekilde nakledilir:



“¿Fuma usted mucho?” Çok sigara içiyormusunuz?

Ella me preguntó si fumaba mucho. O bana çok sigara içip içmediğimi sordu.



“¿Hasta qué hora están abiertas las Dükkanlar saat kaça kadar açıktır?

tiendas?”

Ella me preguntó que hasta qué hora O bana dükkanların saat kaça ka-

estaban abiertas las tiendas. dar açık olduklarını sordu.



“¿A qué hora ha terminado la clase?” Ders saat kaçta bitti?

Ella me preguntó que a qué hora había O bana dersin saat kaçta bittiğini

terminado la clase. sordu.





“¿Me puede usted ayudar?” Bana yardım edebilir misiniz?

Ella me preguntó si le podía ayudar. O bana ona yardım edip edemeye- ceğimi sordu.



“¿A qué hora estarás mañana en casa?” Yarın saat kaçta evde olacaksın

Ella me preguntó que a qué hora estaría O bana yarın saat kaçta evde ola-

mañana en casa. cağımı sordu.



“¿Has comprendido todo?” Her şeyi anladın mı?

Ella me preguntó si había comprendido O bana her şeyi anlayıp anlamadı-

todo. ğımı sordu.



“¿Eres feliz?” Mutlu musun?

Ella me preguntó si era feliz. O bana mutlu olup olmadığımı sor-

du.



“¿Cuántos hermanos sois?” Kaç kardeşsiniz?

Ella me preguntó que cuántos hermanos O bana kaç kardeş olduğumuzu

somos. sordu.



“¿Ha estado usted alguna vez en Hiç Japonya’da bulundunuz mu?

Japón?



Ella me preguntó si había estado alguna O bana Japonya’da hiç bulunup

vez en Japón. bulunmadığımı sordu.



“¿Dónde podré encontrar un taxi?” Nerede bir taksi bulabilirim?

Ella me preguntó que dónde podría O bana nerede bir taksi bulabilece-

encontrar un taxi. ğini sordu.



Dijo que había regado el jardín ayer por Bahçeyi dün akşam suladığını söy-

la noche. ledi.



Dijeron que habían jugado con la arena. Kumla oynadıklarını söylediler.



Dijo que había aprendido a bailar. Dans etmeyi öğrendiğini söyledi.



Dijeron que preferían viajar en barco. Gemiyle seyahat etmeyi tercih et-

tiklerini söylediler.



Dijo que había comprado sobres y sellos. Zarf ve pul aldığını söyledi.

Dijeron que se habían divorciado. Boşandıklarını söylediler.



Me dijo que no estaba permitido Bana tabloların fotoğraflarının çe-

fotografiar los cuadros. kilmesine izin verilmediğini söyledi.



He alquilado un coche. Bir araba kiraladım.

Dijo que había alquilado un coche. Bir araba kiraladığını söyledi.

Hemos fotografiado a los animales del Hayvanat bahçesindeki hayvanla-

zoo. rın fotoğraflarını çektik.

Dijeron que habían fotografiado a los Hayvanat bahçesindeki hayvanla-

animales del zoo. rın fotoğraflarını çektiklerini söyle-

diler.



Tengo mucha prisa. Çok acelem var.

Dijo que tenía mucha prisa. Çok acelesi olduğunu söyledi.



No me gusta conducir de noche. Gece araba kullanmayı sevmiyorum.

Dijo que no le gustaba conducir de Gece araba kullanmayı sevmediği-
noche. ni söyledi.



Anoche fuimos al teatro. Dün akşam tiyatroya gittik.

Dijeron que habían ido al teatro Dün akşam tiyatroya gittiklerini
anoche. söylediler.



Olvidé tu número de teléfono. Telefon numaranı unuttum.

Dijo que había olvidado mi número Telefon numaramı unuttuğunu söy-
de teléfono. ledi.



Te escribiré una carta larga. Sana uzun bir mektup yazacağım.

Dijo que me escribiría una carta larga. Bana uzun bir mektup yazacağını söyledi.



Nos hemos casado. Evlendik.

Dijeron que se habían casado. Evlendiklerini söylediler.



Voy a visitar a mi abuela. Büyükannemi ziyaret edeceğim.

Él dijo que iba a visitar a su abuela. Büyükannesini ziyaret edeceğini söyledi.



No dormiré mucho. Çok uyumayacağım.

Ella había dicho que no dormiría Çok uyumayacağını söylemişti.
mucho.



¿A qué hora empieza la película? Film saat kaçta başlıyor?

Él me preguntó que a qué hora empezaba Bana filmin saat kaçta başladığını

la película. sordu.

No hay comentarios: